27 Nisan 2014 Pazar

Üç Renk Patates Salatası




 Patates sevmeyen insan var mıdır acaba? Duysam da inanmam ki. Patates candır. Ne şekle bürünürse bürünsün fark etmez her zaman başımın üstünde yeri vardır.

  Bu sefer pasta kılığına girmiş patates, mideye olduğu kadar göze de hitap ediyor. Yapımı biraz oyalayıcı olsa da her şey bittikten sonra kalıbı kaldırdığınız an karşılaştığınız manzara görülmeye değer. Ben küçük bir kalıba yaptım. Takriben iki parmak kalınlığında 10 dilim çıktı. Malzemeleri çoğaltarak istediğiniz boyut ve şekilde kalıba yapmanız mümkündür efenim.  
























Malzemeler :

7 adet orta boy patates
2 adet orta boy havuç
Yarım su bardağı rendelenmiş pancar turşusu ve 5 yemek kaşığı turşunun suyundan 
2 adet kornişon turşu
2 sap yeşil soğan
1 sap dereotu
Maydonoz
Sıvı yağ, tuz, limon




Yapılışı :

Patatesleri soyup, birkaç parçaya bölün ve üzerini geçmeyecek kadar su ve tuz koyup, ağzı kapalı kısık ateşte pişirin. Pişen patatesleri sıcakken ezin ve üç ayrı kaba eşit miktarda ayırın.
Havuçları rendenin küçük tarafıyla rendeleyin ve ayırdığınız patateslerden birine ekleyin.
Pancar turşularını yine rendenin küçük tarafıyla rendeleyin ve 5 kaşık pancar turşusunun suyuyla birlikte diğer diğer patatese ekleyin.
Maydonozu, dereotunu, yeşil soğanı ince ince doğrayın.
Kornişon turşuları ufacık küpler şeklinde doğrayın.
Doğradığınız yeşillikleri de son patatese ekleyin.
Limonu sıkıp yarısını havuçlu patatese kalan yarısını da yeşillikli patatese dökün. Pancar turşulu patatese limon koymuyoruz çünkü turşu suyu ona o ekşiliği veriyor.
İkişer yemek kaşığı sıvı yağı ve birazda tuzu havuçlu ve yeşillikli patatese ekleyin. Pancarlı kısım için bunlara da gerek yok.
Hepsini ayrı ayrı güzelce karıştırın.
Kalıbınızı streç filmle kaplayın.
Havuçlu kısmı kalıbın tabanına bastırarak yayın.
Onun üstüne pancarlı kısmı yayın ve düzeltin.
En son kalan yeşil kısmı pancarlı kısmın üzerine yayın ve düzeltin.
Kalıbın üzerine bir tabak kapatıp ters çevirin.
Kalıbı kaldırın, streci kaldırın ve mutlu olun :)


Afiyetle...


25 Nisan 2014 Cuma

Bir Diş Buğdayı Hikayesi ve Şeker Hamuru

   Bir diş insanı ne kadar heyecanlandırabilir? Cevap veriyorum çok. Bir de bu miniğimin ilk dişiyse ve uzun süren hastalıklı sıkıntılı günlerin üstüne gelmişse...

   Özgür daha doğmadan bütün özel günlerin kabataslak planlarını kafasında yapmış olan ben tabi ki diş buğdayı için de önceden bir sürü araştırma yapıp neler yapmalıyım konusunda fikirler toplamıştım. Menü, kıyafet, süsleme, hediyelikler... Tabi ki muhteşem kararsız yapım ve hep yumurta kapıya dayanma anı beklediğimden bir çok şey eksik kaldı. Ama şükür ki en elzem olan kıyafet ve pastayı içime sinerek hallettim. Ve buna bir de bunların benim elimden çıkmış olması mutluluğu eklenince daha da bir güzel oldu.
  
   Heyecandan ve hiç bir şey yetişmeyecek telaşından evin içinde ufak tefek kazalar geçirdim. Bunun üstüne hamağında yalnız bıraktığımız Özgür'ün düşmesiyle (şükür ki yere çok yakın) evdeki panik havasını anlatmama gerek yok herhalde. Misafirler geldi hoş sohbet derken bütün gece uyumayan ve beni de uyutmayan Özgür huzursuzlanmaya başladı. İşte en korktuğum! Geceleri gündüz, gündüzleri gece yapan Özgür şimdi uyursa akşama kadar uyanmayacak. Korktuğum gibi de oldu. Ama üzgünüm Özgür, bu günü fotoğrafsız bitiremezdim. Çocuğumu uykulu uykulu pastasıyla fotoğraf çektik. Başının üstünden geri kalan 30 dişi için, dişleri buğday gibi düzgün ve sağlıklı çıksın diye, iyi dileklerle 30 tane buğday tanesi döktük. Sonra önüne artık etrafta ne bulduysak kitap, kalem, kaşık, iplik, telefon koyduk. Uzun süre etrafa şaşkın ve uykulu gözlerle  bakan Özgür, biraz da etrafın müdahalesiyle ipliği aldı eline. A-ha modacı olacak bu çocuk! Bütün ritüelleri gerçekleştirdikten sonra Özgür'ü, daha fazla işkence çektirmeden yatağına, uykusuna bıraktım. Bundan sonrası yeme, içme, sohbet...


  Çok geçmeden Özgür, yine bir hastalık zamanı, alttaki o iki pıtırcık dişlerin iki yanından iki diş daha çıkardı.Şuan altta dört dişimiz var. Daha nice dişlere...



İşte benim yaptığım, kardeşimin Burçin'imin de manevi desteğini aldığım diş pastası...
İlk deneyim, o yüzden pütürlü yapıyı göz ardı edebiliriz :) Lezzet olarak benden değil ama misafirlerden tam puan aldı. İstenen ikinci dilimler bunun kanıtı :)




                             Özgür Bey'in, günün anlam ve önemini belirten, anne eli değmiş kostümü.




Bu da 'e madem anneyim bi farkım olsun' yaka iğnesi :)
Planlarımda misafirlere bu şekilde magnet hazırlamak da vardı ama yazının başında da belirttiğim gibi bu işleri son ana bırakmamak gerekiyormuş. İçimde ukdedir... 


Bunlar da anane, babanne, yengeler ve teyzelerden gelen güzel hediyeler. Özgür'ün yaz kreasyonu tamamdır :) Hepsine tekrar teşekkürler.


22 Nisan 2014 Salı

Portakallı Muhallebi ve Açılış




  Ve nihayet süper bir heyecanla açılışı yapıyorum. Çok uzun zamandır yemek bloglarını takip ediyorum. Büyük bir keyifle ve iştahla... Saatlerce o blog senin bu blog benim derken iş amacından çıkıp başka bir hal alıyor. Bir tarif aramak için oturduğum bilgisayarın başından doymuş ve yorgun ayrılıyorum. Ve ben artık her blog gezintimde kafamda oluşan 'ben neden bir blog açmıyorum?' sorusunu özgür bırakıyorum. Hadi hayırlısı...
  
  İlk tarifim malzemelerin ve yapılışının basitliğiyle ters orantılı hafif ve lezzetli bir muhallebi. Portakalı saymazsak tam bir yaz tatlısı diyebiliriz. Tarife geçersek...


Malzemeler :

Muhallebi için :
2 su bardağı süt
2 su bardağı su
1 su bardağı toz şeker
4 yemek kaşığı nişasta (tepeleme)  (ben buğday nişastası kullanıyorum)

Portakal sosu için:
2 su bardağı portakal suyu (taze sıkılmış)
2 yemek kaşığı nişasta  (tepeleme)







Yapılışı:

Muhallebi için bütün malzemeyi tencereye alın. 
Topaklanmaması için devamlı karıştırarak, kaynayıp koyu bir kıvam alana kadar pişirin.
Pişen muhallebiyi üzerinde portakallı sosa yer bırakacak şekilde küçük kaplara paylaştırın ve soğumaya bırakın.
Portakallı sos için sıktığınız portakal sularını ve nişastayı bir tencereye alın ve karıştırarak kaynayıp koyulaşana dek pişirin. 
Muhallebinin üzerine dökmeden önce soğumasını bekleyin.
Muhallebinin de soğuk olması gerekiyor. Yeterince soğumadığı zaman sos muhallebinin içine yayılıyor. Bizzat deneyimledim :) 
Tam kıvamına ulaşması için 1 gece buzdolabında bekletin.


Afiyetle...

18 Nisan 2014 Cuma

yavaştan ilk adım...

Çok uzun zaman oldu blogu açalı ama fırsat olmadı diyelim bir şeyler yayınlamaya. Bu aleme adım atma fikrim ortaya çıktığında hamile bile değildim ama şimdi mini minnak bir oğlum var. Yani ben o eski ben değilim artık. Bakalım bana ne kadar fırsat verecek deneyecek ve göreceğiz. En kısa zamanda lezzetli bir mamayla buradayım, geleceğim.....